AYKUT TARAKÇIOĞLU/ TEKSTAR TEKSTİL KURUCU & CEO

Sıra dışı bir iş adamı. Çok renkli, kaliteli, yakışıklı ve oldukça vizyoner bir isim. Tarzı, hayata bakışı ve duruşuyla fark yaratan bir adam. “Geleceğin İzinde” sloganıyla hayata geçirdiği bir televizyon programı var. Sadece üretimle değil, vizyonu ile sürdürülebilir bir dünya olabilir diyerek yola çıktı ve bunu hayatının merkezine koyarak tekstil dünyasında harikalar yarattı. Yurt dışındaki başarılarını “Aykut Tarakçıoğlu x İstanbul” markasıyla, şehre ve kültürel mirasımıza dayanan özgün bir tasarım dili yaratmayı ve bunu global ölçekte konumlandırmayı hedefleyen iyi bir girişimci.
Röportaj Mukaddes Kaya
Şirketinizde hangi kollarda faaliyetler gösteriyorsunuz?
Tekstar Tekstil; kurumsal giyim, iş kıyafetleri ve promosyon tekstil ürünleri alanlarında yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunan bir marka. Üretim süreçlerimizi çevresel etkileri en aza indirecek şekilde yapılandırdık; geri dönüştürülmüş polyester gibi çevre dostu malzemeleri kullanıyor, kumaş teknolojileriyle konforu ve dayanıklılığı bir araya getiriyoruz. Tasarımdan son ürüne kadar her adımda hem estetik hem de fonksiyonelliği merkeze alıyoruz. Sadece giyilebilir ürünler değil, aynı zamanda kullanıcı deneyimini dönüştüren çözümler geliştiriyoruz.
Yurt dışı çalışmalarınız var mı ve sektörünüzdeki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, Tekstar olarak uluslararası alanda güçlü bir varlığa sahibiz. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere farklı pazarlarda milyonlarca ürünü müşterilerle buluşturuyoruz. Bugün, global markalarla aynı masa etrafında oturuyor olmak, yalnızca üretim kalitemizin değil, vizyoner duruşumuzun da bir göstergesi. Sektörde sürdürülebilirlik artık sadece bir tercih değil, zorunlu bir norm haline geldi. Bu dönüşümün bir parçası olarak, biz de geri dönüştürülmüş materyalleri üretimimize entegre ediyor, yapay zekâ destekli sistemlerle karbon ayak izimizi azaltıyoruz. Aynı zamanda bu gelişmeleri sadece takip etmiyor, zaman zaman yön veren oyunculardan biri olmayı da hedefliyoruz. Kendi adıma ise, tekstilin yalnızca üretimle sınırlı olmadığını düşünüyorum. Tasarım, teknoloji ve sorumluluk duygusu bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey, sadece bir ürün değil; bir duruş, bir anlatı oluyor.
Başarılı bir iş insanı olarak işinizi taşımayı hedeflediğiniz en üst nokta nedir?
Bugün Tekstar, kooperatif alanında dünya devleriyle aynı ligde anılıyor. Uluslararası sıralamalarda yer almanın gururunu taşıyoruz. Ancak asıl hedefimiz; sürdürülebilirlik ve küresel etik değerler ekseninde, dünyada ilklere imza atan bir marka olmak. Bunun yanı sıra, tasarım ve kreatif yönüm her zaman işimin ayrılmaz bir parçası oldu. “Aykut Tarakçıoğlu x İstanbul” markasıyla, şehre ve kültürel mirasımıza dayanan özgün bir tasarım dili yaratmayı ve bunu global ölçekte konumlandırmayı hedefliyorum.
Sizin sektördeki farkınız nedir?
Tekstil sektörü hızlı değişen, rekabetin yüksek olduğu bir alan. Ancak biz Tekstar olarak bu alanda sadece üretimle değil, vizyonla fark yaratıyoruz. Sürdürülebilirliği işimizin merkezine alıyor, çevresel ve sosyal etkiyi önceliklendiriyoruz. Ayrıca sektörde B Corporation sertifikasına sahip sayılı firmalardan biriyiz. Bu, yalnızca kalite değil, etik, şeffaflık ve toplumsal sorumluluk açısından da uluslararası bir güvence sunuyor. Kendi adıma ise farkımı, işin kreatif tarafını güçlü bir vizyonla birleştirmemden aldığımı söyleyebilirim. Tasarım, sadece estetik değil, bir hikâye anlatma biçimi. “Aykut Tarakçıoğlu x İstanbul” markasıyla, yerel değerleri global bir anlatıya dönüştürmeyi hedefliyorum. Sektördeki klasik çizgilerin dışına çıkabilmek ve bu dönüşüme öncülük edebilmek, en büyük motivasyonum.
“Geleceğin İzinde” adlı bir sloganınız ve programınız var. Nedir gelecek sizce, nasıl korumalıyız?
“1 sıfırdan iyidir” anlayışıyla yola çıktık. Çünkü inanıyoruz ki; herkesin küçük ama istikrarlı adımları, birleştiğinde büyük bir değişimin kapısını aralayabilir. Sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, yaşanabilir bir gelecek için zorunluluktur. Bu vizyonla hayata geçirdiğimiz “Geleceğin İzinde” programı; farklı sektörlerden vizyoner girişimcilerin, yaratıcı fikirlerin ve toplumsal fayda sağlayan projelerin hikâyelerini odağına alıyor. İlham veren bu yolculuklarla, daha bilinçli, daha dirençli ve daha sürdürülebilir bir dünya için hep birlikte harekete geçebileceğimize inanıyoruz.
Sürdürülebilir bir dünya sizce mümkün mü?
Evet, kesinlikle mümkün. Ancak bu, köklü bir bakış açısı değişimi gerektiriyor. Bugünün dünyasında sınırsız tüketim arzusu, sınırlı kaynaklarla çarpışıyor. Çözüm ise yalnızca doğaya değil, insana ve ekonomiye de duyarlı bütüncül bir sürdürülebilirlik yaklaşımında yatıyor. Biz Tekstar olarak bu felsefeyi tüm iş süreçlerimize entegre ediyor, küçük adımların birleşerek nasıl büyük bir fark yaratabileceğini her gün deneyimliyoruz. Bu anlayışla, biz şirket olarak hem gezegen hem de toplum için değer yaratmaya devam ediyoruz.
İş yemeklerinizde tercihleriniz nereler oluyor?
İş yemeklerinde mekân seçimi benim için hem lezzet hem de atmosfer açısından önemli. Zorlu Center’daki Parle ve Morini restoranları, özellikle şık ve rahat ortamlarıyla tercihlerim arasında. Bebek Balıkçısı ise deniz ürünlerinde yıllardır vazgeçilmezim; özellikle yabancı misafirlerimi mutlaka oraya götürürüm. Ayrıca “Geleceğin İzinde” programımıza da konuk olan, sürdürülebilir mutfak anlayışıyla öne çıkan Şef Maksut Aşkar’ın restoranı, yurt dışından gelen konuklarım için sık tercih ettiğim özel adreslerden biri.
Seyahat etmeyi seviyor musunuz, tercihlerinizi nasıl belirliyorsunuz?
Seyahat, benim için hem ilham hem yenilenme kaynağı. New York artık ikinci evim gibi. Lugano’da bulunan ofisimiz dolayısıyla sık sık orada bulunuyorum. Ancak 2026 hedefim, her iki ayda bir daha önce ayak basmadığım yerlere gitmek. Özellikle sıra dışı ve kültürel açıdan zengin destinasyonlar ilgimi çekiyor, tasarımlar için de çok ilham verici oluyor.
Marka seçimleriniz neler, nasıl bir giyim tarzınız var?
Giyim tarzım, yaşamın farklı alanlarında farklı karakterler taşıyor. Günlük yaşamda rahatlık ve stil benim için ön planda. Bu nedenle Balenciaga’nın tasarımcısı Demna, benim için gerçekten çok özel bir isim. Taklit etmeden özgün tasarımlar ortaya koyabilmesine hayranım; kendim de tasarım yaptığım için bu beni oldukça etkiliyor. İş hayatında ve TV programlarımda ise daha casual ama şık bir görünüm benimsiyorum. Bu noktada Paul Smith, Corneliani ve Golden Goose gibi markalar hem çizgileri hem de detaylarıyla tarzımı yansıtmamda bana ilham veriyor. Genel olarak modern, zamansız ama iddialı bir duruşu seviyorum. İnsanın kendine yakışanı bilmesi ve özgün olması gerektiğine inanıyorum.
Aksesuar olarak ne kullanırsınız, olmazsa olmazınız nedir?
Stil, detaylarda gizlidir. Bu yüzden David Yurman’ın erkek koleksiyonları vazgeçilmezim. Özellikle yüzük, güneş gözlüğü ve kolye, günlük kombinlerimin ayrılmaz parçaları arasında.
Bu yoğun tempoda hobilerinizi hayat geçirebiliyor musunuz, nelerdir onlar?
Hayatın dengesi için tutkulu uğraşlar şart. Off-road benim için özgürlüğün tanımı. Mindfullness ve nefes terapisiyle içsel dengeyi buluyorum. Deniz ise bambaşka bir tutku benim için. Denizde vakit geçirmek enerjimi tazeliyor diyebilirim.