Aradığınız Konu ?

Bu Ay BeStyle'da Tilya Damla Sönmez Var!

08 Temmuz 2025
Bu Ay BeStyle'da Tilya Damla Sönmez Var!

Tilya Damla Sönmez; oyunculuk kariyerinde oldukça başarılı işlere imza atmış, bugüne kadar kendisini yenilemek ve geliştirmek üzerine çok çaba sarfetmiş bir isim. Kendisiyle 2019 yılının Ekim kapağında bir araya geldiğimizden bu yana çok güzel işlere dahil olmaya devam etmiş, bundan sonrası için de tabii ki güzel hedeflerle dolu bir yolculuğun içerisinde. Kamera önündeki kariyerinin yanı sıra yapımcı koltuğunda da oturmaya başlayan Damla ile uzun zaman verdiğimiz arayı uzun bir sohbetle kapattık. Bir de yaz sıcaklarına yakışan renkli bir çekime imza attık beraber. Siz de çok seveceksiniz.

  

RÖPORTAJ: TUĞÇE ORÇUNUS

FOTOĞRAF: BERRAK BAŞPINAR

STYLING: ATA GÜREL

MAKYAJ: ERKAN ULUÇ

SAÇ: SABİT AKKAYA, ALİ EFE

DİJİTAL İÇERİK DİREKTÖRÜ: TUĞÇE ORÇUNUS

DİJİTAL İÇERİK EDİTÖRÜ: YAĞMUR ÖZER

KURUMSAL İLETİŞİM: MUKADDES KAYA

MEKAN: THE BEACH IN ISTANBUL

 

2019 yılının bir sonbahar kapağında çok ses getiren çekime imza atmıştık beraber. Yeniden buluştuğumuz için çok mutluyuz. Epey geçmiş zaman üzerinden ama sen de pek durmamışsın yerinde. Öncelikle nasıl geçiyor günlerin şimdilerde, istediğin gibi mi her şey?

Evet, zaman gerçekten çok hızlı geçiyor. Pandemi dönemi bana iyi gelmişti; o sakinlik, durup soluklanma hali ruhuma iyi geldi. Sonrasında ise her şey yeniden hız kazandı. Çok şükür her şey yolunda. Benim için önemli olan, bana iyi gelen hikayeleri paylaşmaya devam etmek. Çünkü inanıyorum ki; eğer bir hikâye bana iyi geliyorsa, başkalarına da iyi gelecektir. Keyif verecek, düşündürecek, belki sorgulatacak… O yüzden anlatmaya devam ediyorum.

Kariyer yolculuğuna baktığımızda içerisinde yer aldığın sinema projelerinin neredeyse hepsinde başrol oyuncususun. Ne kadar gurur verici. Oyunculuk hayatına başlarken bu denli başarılara imza atabileceğini hayal ediyor muydun sahiden?

Gerçek başarının başrol oynamak olduğu gibi yüzeysel bir düşüncem olmadı aslında. Hiçbir zaman yalnızca başrol oynama gibi bir hedefim ya da ısrarım da olmadı. Çünkü bir hikâyede iz bırakmak için illa en çok sahnesi olan karakteri oynamak gerekmez. Bazen hikâyenin akışını belirleyen, çok katmanlı, daha küçük görünen ama etkisi büyük karakterler vardır. işte onlar beni her zaman daha çok heyecanlandırmıştır. Yardımcı karakterlerin sunduğu özgürlük ve yorum alanı, çoğu zaman başrolden bile daha keyifli olabiliyor. Elbette oyunculuğa başladığımda hayallerim vardı. Bir işi tutkuyla yaptığınızda, özellikle de gerçekten sevdiğiniz bir alandaysa o iş, insan kendini durduramıyor. Tüm kalbinizi, zamanınızı, enerjinizi veriyorsunuz. Ve bu doğallıkla beraber, en iyisini hayal etmek kaçınılmaz hale geliyor. O hayal sadece şöhret ya da başarı değil; anlamlı, derinlikli karakterler yaratmak, güçlü hikâyelere katkı sunmak… Bu hâlâ en büyük motivasyonum.

Peki sence arka arkaya sana başarı getiren bu yolculuğun ilk kırılma noktası olan proje ve rolün hangisiydi?

Bu soruya hep ‘Bornova Bornova’ diye cevap veriyorum. Çünkü o film benim kariyerimde bir dönüm noktası oldu. 2009 yılında İzmir’de çektik; yönetmenliğini İnan Temelkuran üstlenmişti. O filmle ilk Altın Portakal’ımı kazandım. Bu ödül benim için sadece bir onur değil, aynı zamanda bir görünürlük sağladı. İsminizin daha fazla duyulması, sektördeki yerinizi sağlamlaştırıyor. Sonrasında gelen projeler arttı, farklı karakterler ve yönetmenlerle çalışmak için yeni kapılar açıldı. En önemlisi de, gelen teklifler arasından seçim yapabilme özgürlüğüm oldu. Bu da bir oyuncu için gerçekten kıymetli bir şey.

Hem dizi hem de sinema sektöründe senin parmakla gösterilen bir türk oyuncusu olman, bizim içinde çok kıymetli. Kendini sürekli geliştirmek için oyunculuğuna dair ne gibi yatırımlar yapıyorsun?

Çok teşekkür ederim, bunu duymak gerçekten çok keyifli. Kendini geliştirmek hiç bitmeyen bir yolculuk bence. Özellikle Londra’ya her gidişimde, bulabildiğim tüm atölyeleri, workshopları takip etmeye çalışıyorum. Çünkü biz insanla ilgili bir iş yapıyoruz; duygu, davranış, hikâye… O yüzden zihnimi ve kalbimi sürekli açık tutmak, yenilenmek çok önemli. Çocukluğumdan beri psikolojiye büyük bir merakım var. Delicesine okurdum; hâlâ da okuyorum. Bu bilgi birikimi karakterleri anlamamda, onlarla bağ kurmamda çok yardımcı oluyor. Ama bir oyuncuyu en çok geliştiren şey, bence hâlâ tecrübe. Farklı karakterler, farklı yönetmenler, farklı set disiplinleri... Her biri başka bir şey öğretiyor. Bu yüzden mümkün olduğunca farklı yöntemler deneyebileceğim roller seçmeye çalışıyorum. Kendimi tekrar etmekten uzak durmaya, her yeni karakterle biraz daha dönüşmeye gayret ediyorum.

Pek de yerinde durmuyorsun. Festival festival geziyorsun ve sen gezdikçe bizim de içimiz açılıyor. Hem seyahat hem de işleri birleştirmekten keyif alıyorsun gibi, ne dersin?

Hem de büyük bir keyifle! Yeni yerler görmek zaten başlı başına çok güzel ama yaptığınız bir filmin başka bir ülkede bir festivale seçilmesi bambaşka bir anlam taşıyor. Çünkü o film, sizin kültürünüzden çıkan bir hikâye, belki de sizden çok farklı yaşam biçimlerine sahip insanlar tarafından izleniyor, değerlendiriliyor. Onların gözünden bakabilmek, onların yorumlarını dinleyebilmek çok besleyici. Festivallerdeki söyleşiler, karşılıklı fikir alışverişleri gerçekten çok kıymetli. Bir de artık yapımcılık yapmaya da başladığım için, büyük festivallerdeki film marketleri benim için ayrı bir alan açtı. Farklı ülkelerden gelen sinemacılarla tanışmak, olası iş birliklerini konuşmak, yeni ortak yapım fırsatlarını keşfetmek çok heyecan verici. Her seferinde ilham veren workshop’lara denk geliyorum. Yani uluslararası festivaller benim için hem profesyonel anlamda çok geliştirici, hem de insani olarak keyifli bir deneyim sunuyor.

Gelelim kamera arkasında, yapımcı koltuğunda da yer almana. Oyunculukla yapımcılığı bir arada yürütmek nasıl bir denge gerektiriyor? Bu süreçte seni en çok besleyen ya da zorlayan şey ne oldu?

Oyunculuk ve yapımcılığı bir arada yürütmek kesinlikle farklı disiplinler ve sorumluluklar gerektiriyor. Oyunculuk, karakterin duygusal dünyasına yoğunlaşırken, yapımcılık işin bütünüyle, projeyi ayakta tutmakla ilgili. Bu ikisi arasında denge kurmak zaman zaman zorlayıcı olsa da, birbirini besleyen bir süreç olduğunu düşünüyorum. Yapımcılık bana yaratıcılığımı başka bir boyutta kullanma fırsatı veriyor; projelerin başından sonuna kadar katkıda bulunmak, hikayenin gerçek anlamda şekillenmesine tanıklık etmek çok değerli. Diğer yandan, oyunculuğa odaklanırken, o anın duygusunu ve enerjisini yakalamak gerekiyor, ki bu yoğun bir konsantrasyon gerektiriyor.  Beni en çok besleyen şey, hikayeye ve işe olan tutkum oldu; zorlayan ise zaman yönetimi ve çoklu sorumluluklar arasında dengeyi sağlamak oldu. Ama bu yolculukta her zorluk, öğrenmek ve gelişmek için bir fırsat.

Öyle bir yüz hattına sahipsin ki, önüne çıkan her role çok kolay bürünebilecek ve onu kavrayacak kadar iddialı. Bunun farkındasın değil mi?

Teşekkür ederim. Ben role bürünmenin sadece fiziksel bir değişimle sınırlı olmadığını düşünüyorum. Asıl mesele, o fiziksel görünümün içini doldurduğunuz ruhla, duruşla, tavırla o karakteri yaşatabilmekte. Bazen filmlerimi ya da dizilerimi izleyen insanlar, belli projelerde beni ilk anda tanıyamadıklarını söylüyorlar. Bu benim için çok kıymetli bir geri dönüş. Bence bir oyuncunun alabileceği en güzel iltifat, ne kadar güzel ya da çekici olduğundan ziyade, her rol için ne kadar değişebildiği, ne kadar dönüşebildiğidir. Rolden role geçerken bir önceki kimliği tamamen bırakabilmek ve yeni bir karaktere sıfırdan hayat verebilmek... Eğer bunu başarabiliyorsam, bu beni gerçekten çok mutlu ediyor.

Sinema, dizi ve tiyatro. Hepsinin sende bıraktığı tatları ifade etmeni istesek.

Tiyatroda her şey o an yaşanıyor; prova süreci uzun sürse de sahneye çıktığınız anda izleyiciyle doğrudan, canlı bir bağ kuruyorsunuz. Hatta bazen sahnede, hiç planlamadığınız bir duygu ortaya çıkıyor ve o duygu o geceye özgü, tekil bir deneyim haline geliyor. Bu yüzden tiyatro gerçekten benzersiz bir sanat formu. Sinema oyunculuğu ise daha içe dönük bir deneyim. Kamera karşısında sessizlik, ritim ve atmosfer çok önemli. En küçük jestiniz, bakışınız bile anlam taşıyor. Bu yüzden sinemada oyuncunun iç dünyasını detaylıca yansıtmak mümkün oluyor. Dijital dünyada, tüm hikâye sürecini bilmek sinemaya benzer bir deneyim yaşatıyor. Diziler ise daha hızlı bir tempoda ilerliyor. Senaryo çoğunlukla her hafta değişiyor, karakterler sürekli evriliyor. Bu tempoya ayak uydurmak hem zorlayıcı hem de oyunculuğunuzu geliştiren bir deneyim oluyor. Uzun süre aynı karakterle yaşamak ise oyunculuk kaslarını farklı şekillerde çalıştırıyor.

'Aşk mı para mı' sinema filminiz ne zaman vizyona giriyor? Heyecan dorukta.

Şu an Kasım ayı olarak konuşuluyor ama henüz kesinleşmedi. Ben de heyecanla bekliyorum.

2025 yılının ortasını geçtik, bu yıl özelinde hedeflerin merak konusu.

Ben genellikle hedeflerimi kimseyle paylaşmayan biriyim. Çünkü sessizlikte, kendi iç dünyamda yol almak bana daha verimli geliyor. Hedeflerimi kendimle baş başa kalarak değerlendirmek, onların üzerinde derinlemesine düşünmek ve planlamak benim için önemli. Dışarıdan gelen beklentiler ya da baskılar olmadan, iç sesime kulak vererek ilerlemek daha sağlam ve motive edici oluyor. Bu yüzden genellikle hedeflerimi kendi ekibimle paylaşmak dışında, gizli tutmayı tercih ederim.

Bir oyuncu olarak en çok nelerden besleniyorsun? Olmazsa olmazların vardır mutlaka.

Çocukluğumdan beri psikolojiye büyük bir ilgiyle okuyorum. Kitaplar, yayınlar, yeni çıkmış makaleler… Her şeyi takip etmeye çalışıyorum. Çünkü orada hem kendime, hem insanlığa dair çok önemli sırlar ve derinlikler var. Bu bilgiler hem iş hayatımda, oyunculuğumda hem de özel hayatımda bana çok fayda sağlıyor. Psikoloji hâlâ gelişen, sürekli yenilenen bir bilim dalı olduğu için, öğrenilecek ve keşfedilecek şeyler hiç bitmiyor.   Bir de meditasyon var. Üç yıl önce meditasyona başlamıştım ve hayatıma çok şey kattı. Şu an birkaç gün meditasyonu aksatsam bile, içimde bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorum. Meditasyon, kendimi daha iyi tanımama ve dengede kalmama yardımcı oluyor. Oyunculukta bir karakter yaratabilmek için önce kendini bilmek çok önemli.

Seni yıllardır güçlü kadın karakterleriyle izliyoruz. Her rolünde başka bir derinlik var. Bir karaktere hayat verirken en çok neye tutunuyorsun? Seni içine çeken o ilk kıvılcım ne oluyor?

Her karakter benim için yeni bir yolculuk ve o yolculukta tutunduğum ilk kıvılcım, genellikle karakterin iç dünyasındaki samimiyet oluyor. Beni gerçekten içine çeken, o rolün bana bir gerçeklik sunması, yaşanmışlık hissi vermesi. Karakterin motivasyonlarını, korkularını, arzularını derinlemesine anlamaya çalışıyorum. Güçlü kadın karakterleri canlandırırken özellikle onların kırılganlıklarını, cesaretlerini ve hayata karşı duruşlarını ortaya çıkarmak benim için çok değerli. Çünkü gerçek güç sadece dışarıdan görünende değil, içerideki mücadelede saklıdır. O yüzden rolü sadece bir senaryo figürü olarak değil, yaşayan bir insan olarak görmek ve onunla bağ kurmak benim en büyük dayanağım.

Son zamanlarda dijitalde izleyip hayran kaldığın bir iş var mı? Varsa hangisi?

Netflix platformunda mini dizi olarak yayımlanan ‘Adolescence’ çok yaratıcı bir iş. Her bölümü tek plan halinde çekilmiş, bu teknik açıdan çok zorlayıcı ve özgün bir yaklaşım. Dizinin ele aldığı mesele ise günümüzün en büyük yaralarından birine parmak basıyor. Yarattığı atmosfer ve işlenişi gerçekten dikkat çekici. Stephen Graham’ı ise ‘Snatch’ filminden beri hayranlıkla takip ediyorum. Onun hem yaratıcısı hem de başrol oyuncusu olduğu bu projede yer almak, benim için büyük bir onur olurdu. Böyle anlamlı ve cesur işlerin içinde olmak her oyuncunun hayali bence.

Damla'nın günlük yaşantısındaki stilini nasıl tanımlarsın?

Günlük stilim oldukça rahat ve sade. Kıyafetlerimde önceliğim kesinlikle rahatlık; çünkü gün içinde kendimi iyi hissetmek için hareket özgürlüğü önemli benim için. Bunun yanı sıra kumaş kalitesi benim için çok belirleyici. Doğal ve kaliteli materyaller tercih etmeye çalışıyorum çünkü hem cildime hem de çevreye daha dost olduklarını düşünüyorum.  Ayrıca sürdürülebilirlik meselesi de çok önemli. Modanın hızlı tüketiminden uzak durup, zamansız ve uzun ömürlü parçalar edinmeye çalışıyorum. Böylece hem gardırobumda gereksiz fazlalıklardan kaçınmış oluyorum hem de doğaya daha saygılı davranıyorum. Kısacası, modada abartıdan çok, rahatlığı, kaliteyi ve bilinçli tüketimi ön planda tutuyorum.

Ozan Akbaba ile birlikte başrolünü üstlendiğiniz Çırak dizisi, Tabii platformunun en çok izlenen yapımlarından biri oldu. Bu kadar büyük bir ilgi bekliyor muydunuz? Sizce izleyiciyle bu güçlü bağın sırrı neydi?

Çırak dizisinin böylesine büyük ilgi görmesini bekliyordum ama bu kadarını tahmin etmek zordu. Ozan Akbaba ile birlikte çalışmak çok keyifliydi ve biz de elimizden gelenin en iyisini yapmak için büyük bir özveriyle çalıştık. Sanırım izleyiciyle kurduğumuz güçlü bağın sırrı, dizideki karakterlerin gerçekliği ve samimiyetinde yatıyor. Hikaye, gündelik yaşamdan kesitler sunarken aynı zamanda evrensel duygulara dokunuyor; bu da insanların kendilerinden bir parça bulmasını sağlıyor. Tabii ki yapım kalitesi ve Tabii platformunun doğru kitleye ulaşma çabası da bunda etkili oldu. İzleyicilerin diziyi sahiplenmesi biz oyunculara da ekstra motivasyon veriyor. İkinci sezonun hem platform hem de seyirciler tarafından merakla beklendiğinin farkındayız. Biz de o heyecanı paylaşıyoruz ve doğru zamanda, en iyi şekilde çekileceğine eminim. Tüm ekibin projeye olan bağlılığı ve sevgisi, ortaya güçlü bir iş çıkmasını sağlayacak.

Yaz mevsimi geldiğine göre tatil planların da başlamıştır tabii. Peki, gittiğinde sana gerçekten huzur veren bir şehir ya da ülke hangisi? Orasının seni çeken o özel tılsımı ne?

Yaz mevsimiyle birlikte tatil planları da akla geliyor tabii. Bana gerçekten huzur veren bir yer varsa, kesinlikle Assos’tur. Oranın bende ayrı bir yeri var, gidince adeta başka bir dünyaya geçiş yapmış gibi hissediyorum. O hem tarihi dokusuyla hem deniziyle, hem de doğasının içinde yarattığı o sessiz ve sakin atmosferle insanın ruhunu hemen dinlendiriyor.  Assos’un o kendine has tılsımı bence insanların iç dünyasına dokunuyor. İnsanın kendini yenilemesi, rahatlaması için bence gerçekten çok özel bir yer.

Bestyle Magazin
Editör / Yazar
Diğer Yazıları Gör

beMAN Magazine Görkem Sevindik Haziran 2025

beMAN Magazine Rahimcan Kapkap Temmuz/Ağustos 2025

Bültenimize kayıt olmak
ister misin?

Be Style haberlerini ve gündemini takip et.

Şimdi Kaydol